2 Aralık 2012 Pazar

90'ların Çocuğu Olmak



Okan Bayülgen programlarında her sene bir 90'lar muhabbeti döndürür. Taksim'de 90'lar partileri düzenlenir.Youtube da 90'lara özel oldukça fazla sayıda videolar dönüp dururken insanlar neden 90'ları özler? 90'ları konuşur? Bu konuyla ilgili aklıma okadar çok şey geldi ki, hepsini yazmaya kalksam neredeyse bir destan olurdu. Nitekim de olacak gibi görünüyor çünkü 90'larda çocuk olmak;



Sokaklardan akşam ezanına kadar eve gelmemek,
Okadar gelmemek ki, susayınca balkondan sepet saldırıp su içmek,
Yemeği de ekmek arası yaptırmak için anneye ısrar etmek,
Israrlar sonunda göz hakkı olur diye azar işitmek ,

Kaldırımlara kilim serip evden bebekleri ve oyuncak yemek takımlarını getirmek,
Mermerlerde kiremitleri ezip ele sürüp kına yapmak,
Komşunun eskiyip kaldırdığı köfte arabasının macunlarını sökmek,
Sonra o macunları köfte şekline getirip seyyar arabada köftecilik oynamak,

Üşengeç ya da yaşlı komşular tarafından bakkala ekmek almak için gönderilmek,
Sonra artan parayla bakkalın şeffaf yuvarlak kabından; şıpsevdi,yumiyum,cino seçmek,
Bir de sigara almak için gönderenlere puding alıp gelmek,
"Sigara sağlığa zararlıdır,onun yerine çocuğunuza puding yedirin" diyecek cesareti olmak,

Misafirlikte Super Mario oynama sırası gelsin diye dört gözle beklemek,
Komşu kızlarını eve toplayıp kanepelerde Shakira dansı yapmak,
Dünya Kupası finallerinde yüzünü kırmızı-beyaza boyamak,
Arkadaşlarla gündüz korkunç şeyler anlatıp,gece tuvalete giderken kardeşi uyandırmak,

Müzisyen babanın gençliğinde hazırladığı demo kasedi radyoya takıp kırmızı tuşa basmak,
Sanal bebek almış komşu çocuğunu sanki bir halt almış gibi kıskanmak,
Metro yeraltı çarşısında seyyar tezgahtan alınmış bir Tetris'e sevinmek,
Nokia'nın 3310 model telefonlarına melodiler yapmak,

Her haftasonu sabahı mesaiymiş gibi erkenden kalkıp Yıldız abla Çocuk Klubunu izlemek,
Akşamları da komşularla otururken Süheyl ve Behsat kardeşleri yada Bizimkiler'i izlemek,
Okuldan geldikten sonra belirli kanallardaki tüm çizgi filmlerin saatlerini takip etmek,
Bazı çizgi filmler için karakterler seçip "O" olmak,

Pokemon başladığında giriş müziğini son sese kadar açmak,
Herkül ve Zeyna'yı yakıştırmak,bunlar anam babam olsaydı ne olurdu diye düşünmek,
Telif hakkı olmadığından gündüz bile eski Türk Sinemalarını her kanalda görebilmek,
Pazar geceleri parliament sineması film kuşağında bir film için heveslenip zorla uyutulmak,
Kral TV de Yonca Evcimik,Barış Manço ve Atilla Taş çıksın diye beklemek,

Her ramazanda Doktorlar dizisi yerine Çağrı'yı izlemek,
Sahurlarda oruç tutmasak bile anne çağırsın diye beklemek,
Bayramlarda tüm mahalleyi turlamak,el öpmeyi bilmek,
Sonra toplanan çikolatalar yetmezmiş gibi verilen harçlıklarla da büyük çikolata almak,

Gazetelerden üç boyutlu ev yapmak yada bebek giydirmek için özel kartonlar almak,
Cipslerden taso toplamak (dönen gelişmiş modelleri de vardı), misket biriktirmek ,
Anneden habersiz meybuz yemek,
Sokak sokak dolaşan dönme dolaba binmek için can atmak,

Megafonla sokaklarda gezen zerzavatçıdan annenin camdan gözcülüğü ile sebze almak,
Bir çocukla tartışırken muhabbeti "Burası Allah'ın mahallesi" 'ne getirmek,
Körebe,ebetura gibi banel oyunlardan sıkılıp terzilik,şarkıcılık gibi oyunlar uydurmak,
Saklanbaçta ebe olunca annem merak eder diyip eve kaçmak,

Michael Jackson insanını tanıdıktan sonra ileride onun kadar ünlü biri olacağına inanmak,
Selena Gomez ve Justin Biber'in büyükleri; Britney Spears ve Justin Timberlake'ci olmak,
Ama büyüyünce ne olacaksın diye soranlara inandırıcı olsun diye "Astronot" demek,
Televizyonda Mesut Yılmaz ,Tansu Çiller ya da Eceviti görünce sıkılmak,

mış...



Tüm bu verileri düşününce çıkardığım sonuç şu ki 90lar kuşağının sürekli muhabbet konusu olması ve o kuşağı özel kılan en önemli şey teknoloji ve gelenekler arasında geçiş formu olmasıdır.
Yani 90lardaki hemen hemen her çocuk geleneklerin çoğunu en ince ayrıntısına kadar bilir ve aynı zamanda bilgisayar ve internetin ilk genç kullanıcılarıdır.
Onların ergenlikleri yani geçiş dönemleri tam da milenyuma, yani dünyanın geçiş dönemine denk gelir. Kısacası onlar çocukluklarını bilgisayar başında geçirmemiş Türk Halkının en son jenerasyonudur.


Özge ATASEVEN

9 Ekim 2012 Salı

Victoria Şelalesi


Human Planet 'in Nehirde Yaşam belgeselinde gördüğümde resmen tüylerimi diken diken eden bir manzaraydı "Victoria Şelalesi".Bu şelaleler Güney Afrika Zambia 'da bulunmaktaymış dünyanın 7 harikasından biriymiş ve üzerindeki o gökkuşağı hiçbir zaman çekilmezmiş.

Hani insan bazen ölümü düşünürya nasıl öleceğini son gününü nasıl yaşasa daha iyi olacağını. İşte son saniyenizi buradan atlayarak harcamak sanırım ölümün  büründüğü en güzel siluet olurdu.Eşsiz manzaralı yeşilliklerin arasından uçmak, gökkuşağının içinden geçmek ve bedenini serin sulara bırakmak.

Özge ATASEVEN

7 Eylül 2012 Cuma

PARADOKS

    Pek de normal olmayan karışık hayatlarımızı biraz daha karıştırmak için yazıyorum bu satırları...

Bu arada şimdiden uyarayım , sanırım bu güne kadar kimse benim kadar kafanızı bulandırmayacaktır.Buna hazırlıklıysanız "yaa bugün işim gücüm yok çayımı içerim boş boş internette de takılırım ben zaten bıkmışım trafikten,işten güçten az da beynimi başka şeylere yorayım (sanki az yoruldu da)" dediğiniz bir günse ozaman doğru yerdesiniz.

Kafa karıştıran en güzel şeylerden biridir PARADOKS'lar. Peki siz Dede Paradoksu'nu hiç duydunuzmu ?

Dede Paradoksu'na göre ;Eğer biri zaman makinesi icat edip , geçmişe yolculuk yapıp kendi dedesini öldürürse ne olur? Mantık doğrultusunda gidersek ,adamın kendi dedesi öldüyse bu durumda katilin var olması ,bu aleti yapması ve geçmişe gitmesi bile dahi  mümkün değildir.
Bu paradoksun sahibi de paradoksun imkansızlığından yola çıkarak  "O zaman zamanda ileri geri öyle yolculuk yapmak yoktur yeğenn!!" diyerek şıırrlaak diye cevabı yapıştırmıştır.
Bu amcaya da zamanda yolculuk olabileceğine inananlar cevap olarak  Paralel Evrenler'i ortaya atmıştır ve "Geçmişe giden adam yolculuğa başladığı anda geçmişte yeni bir zaman çizgisi oluşturur , yeni oluşan evrendeki dedeyi öldürerek o evrende bir katil olarak yaşamını devam ettirir" şeklinde bir çıkarımda bulunurlar.
İlk çıkarıma baktığımızda daha mantıklı gelmektedir.Çünkü hiçbirimiz böyle zamanda geçiş yaşamamışızdır.
Ancak ikinci çıkarım da insanların "Sanki bu anı daha önce yaşamıştım ben"  şeklinde hislerle anlaşılır ya da atom saatleri ile yapılmış fiziksel deneylerle zamanın değişkenliği ıspatlanmıştır.(Henüz zamanda ileri ya da geri gitme yok ama zamanı  yavaşlatma, hızlandırma var)
Yani uzun lafın kısası ilk paradoks deterministtir yani mantıklıdır ikincisi de Steven Spielbergministtir yani sadece Hollywood filmlerine konu olmaktan ve hissetmekten öteye geçemez.Bakınız Terminatör filminde ne oldu gelecekten bir asker geldi Sarah Connor'u hamile bıraktı sonra oğlu John Connor oldu.Sonra bu oğlan babasından daha önceki bir yılda dünyaya gelmiş oldu.Geleceğe Dönüş filminden zaten hiç bahsetmek bile istemiyorum çünkü filmlere girdikmi  hiç çıkamayız.:)


Neyse gel gelelim asıl mevzuya bir insan varki bu Dede Paradoksunu iyice dallandırmış budaklandırmış ki akıllara zarar bir hikaye yapmış.Rober E.Heinlein diye bir amcanın yazdığı "Siz Zombiler" isimli kısa hikayesinde ise orjinal zaman paradoksu şöyledir.

 1945 yılında Jane isimli  bir bebek yetimhaneye bırakılır.1963 yılında yetimhaneden kaçar ve barlarda kafelerde takılmaya başlar.O sırada bir serseri ile tanışır ve bu serseriden hamile kalır.Adı üstünde serseri işte bizim Jane'i öylece bırakır ve terkeder.Yine birbaşına kalan Jane 9 ay sonra çocuğunu dünyaya getirir ve bir yabancı onun bebeğini çalar .Bu da yetmezmiş gibi  o sırada doktorlar Jane'in aslında hermafrodit olduğunu öğrenmiştir.Jane yaşadığı bu kadar ızdıraptan sonra erkek olmak ister ve ameliyat ile erkek Jane olur.Yaşadıkları Jane 'e çok ağır gelir ve alkolik şekilde ortalarda dolaşan bir serseri haline gelir.

1970 yılında "Pop'un Yeri" adında bara gelir ve hikayesini oradaki bir barmene anlatır. Barmen duyduğu hikayeden etkilenerek onu Zaman Yolcuları Klubü'ne almayı teklif eder.İntikam için ikisi birlikte zaman makinesine biner ve serseri ile tanıştığı 1963'e giderler.Barmen onu bırakıp geri döner.Erkek olan Jane orada yetimhaneden kaçmış bir kızla tanışır ,birden ona aşık oluverir ve onu hamile bırakır.Barmen  de o sırada 9 ay ileriye giderek bir hastanede yetim bir kızdan doğmuş bir bebeği çalar.Ardından bu dünyalar tatlısı bebeği 1945'e giderek bir yetimhaneye bırakır.Daha sonra 1963'e geri dönerek erkek olmuş ve bir kızı hamile bırakmış Jane'i alır 1985'e götürüp o zamana bırakır ve artık Jane bütün bu yaşadıklarından sonra hayatını toparlama kararı alır.Bu karardan sonra Zaman Yolcuları Klubu'nun o günkü halinde saygın bir dede olur.Zamanı geldiğinde klup ona zorlu bir görev verir.Barmen kılığına girmeli 1970 'a dönerek Pop'un Yeri adlı bir barda bir serseri ile buluşup ona yardım etmelidir.

Tüm bu karmaşık paradoksun sonunda Jane ile ilgili en önemli sorulara ulaşılamaz.Jane'in annesi,babası,dedesi,ninesi,oğlu,kızı kimdir.Hepsi Jane midir.Yoksa Jane aynı zamanda hiçbiri midir?


Özge ATASEVEN :)

29 Nisan 2012 Pazar

Türk Tiyatrosunun Kronolojisi




Yıl 1930: Efendiler... Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz; fakat sanatçı olamazsınız. Yaşamlarını büyük bir sanata adayan bu çocukları sevelim..

Yıl 1947: Muhsin Ertuğrul devlet tiyatrolarının kurulmasını sağlayarak,yöneticisi oldu...

Yıl 2012: Siz kimsiniz? Siz her konuda söz söyleme, her konuda otorite olduğunuzu iddia etme ehliyetini nereden alıyorsunuz? Bu ülkede tiyatro sizin tekelinizde mi? Bu ülkede sanat sizin tekelinizde mi? Sanat konusunda söz söyleme ehliyetine sahip olan sadece sizler misiniz? Geçti o günler....



Türk Tiyatrosunun nekadar çok gelişme gösterdiğini ve artık bundan sonra da sanatın ne kadar ilerleyebileceğini, yorumumu katmadan gösterebilmek için yazdım.Hayır yorum yapmıyorum.Lütfen ısrar etmeyin.!!Aksi halde blogum özelleştirilebilir...   

15 Nisan 2012 Pazar

Gerçek Dua

               

Öncelikle çok zengin olacağıma inanıp şevkle dua ettim.
Ve bir çıkar için dua ettiğimi farkettim.
Sonra her zaman bir adım önde olabilmek için dua ettim.
Ve bir kibir için dua ettiğimi farkettim.
Sonra beni affetmesi için dua ettim, acaba affettimi diye düşündüm.
Ve kendimi onun yerine koyduğum için utandım.
En son bu utancı hissediyor olmak bile biyerlere ermektir diye düşünmüştüm ki ,
Yine utandım,bunun kararı bana düşmezdi.
Son birkaç saniyem kalmışken sadece onu hissetmek için dua ettim,
Gerçek duamı bulmuştum..

Özge ATASEVEN





16 Şubat 2012 Perşembe

Android ADB.exe Hatası


          Bu aralar Android adb server not found hatasını çok görür oldum.Ben de aynı hatayı yaşadım ve çözümü sizlerle paylaşmak istedim.

           "The connection to adb is down, and a severe error has occured.You must restart adb and Eclipse.Please ensure that adb is correctly located at 'C:\PROGRA~1\Android\android-sdk\platform-tools\adb.exe' and can be executed." hatası ile karşılaştıysanız.Doğru yerdesiniz.Şimdi birlikte bu hatayı çözmeye çalışalım.

           Öncelikle adb'nin ne olduğundan bahsetmek istiyorum.Android Debug Bridge , Android SDK ile birlikte gelen ve Androide uygulama yükleme ya da kaldırma gibi önemli işlemlerin gerçekleştirildiği komutları  bulunduran bir köprüdür.Bazı durumlarda ( projemizi her çalıştırdığımızda emülatörün tekrar açılması ya da adbyi tanımama ) bu köprüde bağlantı hataları gerçekleşerek bizim sinir katsayımızın artmasına sebep olabilir.adb'yi bu durumdan kurtarmak için ilgili dosyaya gidip adb.exe 'yi açmamız da hiçbir şeyi değiştirmez.Çünkü windowsun komut satırı bikaç saniyeliğine açılır ve kapanır.abd.exe'yi command prompt'tan (ms-dos komut istemi) çalıştırabiliriz.

       Aldığımız hata command prompt üzerinden abd.exe'yi kill edip star ettikten sonra çözülecektir.Bunun için command prompt üzerinde C:\Program Files\Android\android-sdk\platform-tools klasörüne kadar inmek gerekir.Bu işlemleri aşama aşama anlatsak daha iyi olur.

1.command prompt'u açtıktan sonra C:\Users\ozge > şeklindeki klasöründen geri  C klasörüne doğru gitmemiz gerekir.Oyüzden cd.. komutunu kullanırız.
C:\Users\ozge >cd..

2.Tekrar aynı işlemi uygulayıp C:\Users >cd.. diyerek C:\ ye kadar gittikten sonra C:\dir  ile C nin içindeki klasörleri izleyebiliriz.Bu klasörlerin içinde Program Files 'ın olduğunu görmüş oluruz.

3.C:\cd Program Files dersek ilgili klasörün içine  girmiş oluruz.

4.cd ile klasörlerin içine girerek ,dir ile de bu klasörlerini içindeki dosyaların ve klasörlerin isimlerini izleyerek adım  adım  C:\Program Files\Android\android-sdk\platform-tools 'a kadar ilerleriz.

5.Platform tools 'un içine girdikten sonra artık adb kill-server ile adb'nin çalışmasını bitiririz.

6.Daha sonra adb start-server ile tekrar başlatırız.



Eğer  Command prompt'ta kill serverdan sonra adbyi start yaptığımızda ACK yollamıyorsa ve "ADB server didnt ACK" hatası verip, eclipse i başlatınca da "Marker id 1461 not found." diyorsa.Ozaman görev yöneticisinden adb.exe yi bitirmemiz gerekir.

Özge ATASEVEN